Cesaretiyle yaşamayan esaretiyle ölür.
Kendine bir sandık içinde insan pisliği gönderen Şah İsmaile bir kutu güllü lokum göndererek: “Herkes yediğinden ikram eder” der.
Cesaret insanı zafere, kararsızlık tehlikeye, korkaklık ise ölüme götürür.
Kürd’e fırsay verme Ya’RAB. Dehre sultan olmasın. Ayağını çarık sıksın, gönlü huzur bulmasın.
Ey canım, eğer sana Selimi gibi yüz tane devlet ve saltanat dâhi verilse cihana bağlanıp dosttan uzak olma.
Ben devletime isyan edenlerle uğraşıyorum. Devletime isyan eden kişi oğlum Süleyman da olsa kellesini alırım.
Devletleri yıkan tüm hataların altında nice gururun gafleti yatar.
O’nun aşkı ile gönlü mahzun olan her sine ne bahtiyardır! Mustafa(s.a.v.)’nın yoluna kurban edilen can, ne aziz bir candır!
Biz bunca meşakkate alkış uğruna katlanmadık, halis niyetimiz rızayı ilahidir.
Her dertli, mihnete tahammül için biraz gönlünde kuvvet buluyorsa bu kuvvet Mustafa(s.a.v.)’dan gelir. Onun için her dertli O’na minnettardır.
Cesaret insanı zafere, kararsızlık tehlikeye, korkaklık ise ölüme götürür.
Ümit eliyle Mustafa(s.a.v.)’nın eteğine yapışan herkes güneş gibi ayağını feleğin üstüne başar.
Âlimlerin bindiği atın ayağından üstümüze sıçrayan çamur, şerefimizdir.
Ben Allah’ın (c.c.) emirlerini yerine getirmek, zulüm görenlere yardım etmek için zırh giydim, kılıç kuşandım.
Ümit sabahı Mustafa(s.a.v.)’nin güzel yüzüdür. Gayıp sırları O’nun ârif olan gönlünden doğar.
Gönlünü ve canını O’nun aşkına veren kimse ne kahramandır! Düşüncesi daima Mustafa(s.a.v.) olan kimse ne huzur ve rahat içindedir.
Güneş Mustafa(s.a.v.)’nın yüzünün aynasının bir aksidir. Her iki âlem, Mustafa(s.a.v.)’nın bir kılına bağlanmıştır.
Ey gönül! Başkasından yardım ve dostluk umarak yaşama, düşmandan da korkma! Devlet ve saltanat ancak ALLAH(c.c.)’ın verdiğidir.
Ümmetlerin cevahir madenlerinden çıkardıkları bütün lâ’l ve inciler Mustafa(s.a.v.)’nin (gazada kırılan) tek inci dişinin diyetidir.
O peygamberlerin padişahıdır. Diğer peygamberler O’nun ordusudur. Yaradılıştan maksat O’dur. Bu kevn-u mekân O’ nun yüzü suyu hürmetine yaratılmış bir tufeyldir.
Kılıcımız parladıkça düşmanın gözü ondan ayrılıp bizi göremez. Ama Allah esirgesin, bir gün paslanır da yaltırıklanmazsa düşman bizi görmek değil, bir de tepeden bakar.
Vükela (vekillerin) ve ümeranın (amirlerin) süslü elbiseler giymesi padişahlarına tâzimden ileri gelir. Biz ALLAH(c.c.)’tan başka kime tâzime mecburuz ki bu külfeti ihtiyâr edelim? Bizim padişahımız ALLAH(c.c.), vücudu saran elbiseye değil, içindeki imâna bakar.(Sade giyinmesinin nedeni sorulduğunda)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder