Manşet: Kalpte kemik yok ama en çok kırılan yer orası.
Kalbin kemiği yok diye kırılmaz mı sandın?
Üzülmem mi sanıyorsun yürek ağlar gözden önce.
Dal rüzgârı affetse bile dal kırılmıştır bir kere.
Kırılmak kadar sevgisizliğinde beni beter etti hayatımda…
Kırgınım yalan sözlere, kırgınım sahte yüzlere.
Kızgınlık çok gürültülüdür. Kırgınlık oysa ne kadar da sessiz…
Kızgınlığım sana değil aşkım, seni seven kalbime.
Artık istediğin kadar karıştır aklımı, içinde kendini bulamayacaksın.
Dost dediğin kırgın olsa da, her zaman dostun olandır.
Tıpkı nar gibiyim, dışım tek parça ama içim paramparça. Bu yaptığını sakın unutma.
Kırıldıkça öğrenir insan boş vermeyi. Belki de bu yüzden sildim birçok şeyi.
Duygularımın sürüklediği uzun ve karanlık yolda, kırılan umutlarımı arıyorum sensiz.
Kırılmadık bir kalbim kaldı bu hayatta, onu da sen kırdın helal olsun sana.
Duygularımın sürüklediği uzun ve karanlık yolda, kırılan umutlarımı arıyorum sensiz.
Sevdanı bulutların üzerine yazmışsın. Yağmur olarak dökülüyor gözlerimden.
Seni ne kadar çok sevdiğimi biliyorsun, peki ne kadar kırgın olduğumu biliyor musun?
Nefret, çok lüks bir duygudur. Sadece sevdiklerimize harcanarak yaşanabilir.
Dualarımla ümitlerime sıcak bakıyorum sen çıktın artık hayatımdan geriye bakmıyorum.
Öyle yorgun ki hislerim. Artık sana karşı bir şey hissetmeye bile dermanı yok.
Ben bu hayatı beni kırman için çekmedim bundan sonrada kırman için çekemem sana bye.
Ters, düz, hayatımın sadece arasındaki gözyaşı oldun, umutlarımda sayende kayboldu.
Yolunda ölüm olsa gelirdim seninle her acıya giderdim ama sen buna değmezsin vefasız insan.
Yükle yalnızlığının bütün gri bulutlarını sırtıma. Vücudum yağmur sonrası toprak koksun.
Huzurlu yaşamak istiyorsan kızdırma beni mutlu olmak istiyorsan benden başkasına bir daha bakma.
Yeter be! İstemiyorum artık kimseyi yanımda. Her gelen biraz daha acıtıp gidiyor nasılsa.
Kin besliyorum sana karşı içimdeki nefret iflah olmaz sana karşı kızgınım sana neşem yok bu aralar.
Sen telafisi olmayan en büyük hatam benim. Senin yüzünden dünyayı bir kula satan benim.
Her şeyi kendine göre değil her şeyi bize göre uyarla her şeyi kendin için değil her şeyi ikimiz için iste…
Kin besliyorum sana karşı içimdeki nefret iflah olmaz, kızgınım sana neşem yok bu aralar.
Kimleri kaldırmadı ki bu yürek, kimleri üzmedi ki bu bilek ama senin bir sözünle dağıldı, seven bu koca erkek.
Öyle ağırım ki kendime, kırgınlıklar içinde şaşıyorum sana, ne sevmişim seni mecnun gibi.
Ne kadar kızsam da sana içimde aşkın yakıyor kalbimi adeta, seviyorum seni ama kızgınım sana bunu unutma.
Ümit ediyorum hala, belki bir gün gelir sen de acı çekersin, sen de seversin ve kaybedersin.
Her şeyi kendine göre değil, her şeyi bize göre uyarla. Her şeyi kendin için değil, her şeyi ikimiz için iste.
Silah gibi sözlerin vurdu beni gözlerin, özlüyorum eski günleri bitsin bu kızgınlık hadi dön geri.
Senden beklemezdim bu davranışları, ya ben seni hiç tanıyamamışım, ya da sen benim hiç olmamışsın.
Nefretimi içime atıyorum her defasında seni kırmak istemiyorum ama artık kendime kızıyorum sana elveda.
Kızgınlık halinde söylediklerini iyi düşün pişman olacağın sözleri söyleme bana kaldırmaz kalbim gerisini.
Bir cefam var idi bin oldu, aktı gözüm yaşı sel oldu. Yaz baharım döndü kış oldu, sen benden gittin gideli.
Bana yapmayacaktın bunu. Sen umutlarımı, hayallerimi yıktın. Oysaki ne değer vermiştim sana, beş para etmezmişsin.
Yemin olsun sana gülersem bir daha. Yemin olsun elini tutarsam bir daha sen kızdırdın beni buda sana elvedam.
Seni sevdim pişman olmadım, beni kırdın seni yine sevdim, sana darıldım yine sevdim, lanet olsun ben seni hep sevdim.
Artık hayat, küçükken oynadığım kutu kutu pense ’ye benziyor nerdeyse. Çünkü herkes bir bir arkasını dönüyor sadece.
Yaradan’ıma güveniyorum bu dünyada, sen artık yoksun hayatımda adımı bir daha anma, yalan umutlarının içinde kaybolma.
Her gecenin laneti üstünde olsun beni kızdırdın dertler senin olsun, belki o zaman benim gidi dertlerle mutlu olursun.
Her gecenin laneti üstünde olsun, beni kızdırdın dertler senin olsun, belki o zaman benim gidi dertlerle mutlu olursun.
Kim ne derse desin içimdeki kırgınlıklar bir tatlı söz ile bir gülüşle geçmez. Hayat kırmış beni, sende kır çok görmem.
Ne mutsuz bir hayat süreceğim sensiz, ne de kırgınlıklar içinde yaşayacağım çaresiz. Ben kendime yeterim, sen takıl bensiz.
Ne kadar dert varsa yıktın üzerime, vurdumduymaz gibisin bakmıyorsun bile! Ne bu kızgınlık bu öfke? İstemiyorsan güle güle!
Ben sana sevgi dolu umutlar besledim, sen hepsini görmemezlikten geldin. Şimdi sıra bende görmüyorum seni, kasma kendini boşuna.
Ben kısa bir aşk yaşamadım ki yalanlar içinde seni tatmin edeyim, ben seninle umutlarıma baktım ama sen onları benden çaldın.
Ne yürek kaldı sana verecek, ne de inancım kaldı seninle bu yolda gidebilecek. Kızgınlıklarım içimde kör oldu seni toprağa gömecek.
Sana karşı artık duygularım yumuşak değil, sana karşı artık sözlerim sevgiyle dans etmiyor. Sen artık sadece yalansın benim için.
Nefret ediyorum senden neden bu kadar acı neden? Neden sevdim seni neden soruyorum kendime nedenler içinde cevaplar gelmiyor içimden.
Ömrümden çaldığın zamana acıyorum, zaman hataları telafi edecek günün birinde ama sen o zaman telafisi olmayan bir hata olacaksın gözümde.
Sen o kadar tatlısın ki kızsam da kıyamıyorum sana gözlerin geliyor aklıma gülümsüyorum o anda delice seviyorum seni ama kızgınım hala sana.
Buruk kalbim düzelmez bu sözlerinle asla! Sana ben inandım sevdim ama sen harcadın beni sevgi yolunda, dönme bana bir daha, hadi git yoluna…
Ayrılığın merhemi silip atmak canımdan, Allah’ım söküp alsın seni bu sol yanımdan. Kendi zarfında saklı bir veda mektubuyum, artık sana yasaklı aşkın masum kuluyum.
Biraz gözyaşı biraz hüzün işte benim gerçek adım acılar, sen anlamazsın o kabiliyet kalmamış hayata pembe gözlüklerle bakan serseri uzak dur benden istemiyorum seni.
Bugün sinir küpüyüm, öfkem dağlardan aşkın, zıvanadan çıkarıp, kızdırana kızgınım. Ar damarı çatlamış, pişkin ötesi pişkin, dilimdeki baklayı çözdürene kızgınım. Kirpikleri kaşlarda gezdirene kızgınım.
Biraz gözyaşı, biraz hüzün işte benim gerçek adım acılar, sen anlamazsın o kabiliyet kalmamış, hayata pembe gözlüklerle bakan serseri, uzak dur benden istemiyorum seni…
Nice haksızlık gördüm, mazlumları korurken, yargısız suçlu oldum, hem de durup dururken, nazenin bir goncaydım, canım yandı kururken, gönül yaralarımı azdırana kızgınım. Gözlerimi yollarda süzdürene kızgınım.
Öyle ağırım ki kendime, sen benden gittin gideli. Tenim küs olmuş tenime, sen benden gittin gideli. Öyle bıkmışım ki kendimden, kurudum düştüm dalımdan, sanki ruhum çıktı canımdan, sen benden gittin gideli.
Sürgülerim kapıları, kapatırım tüm ışıkları. Çeker perdeleri, yalancı bir gece indiririm yeryüzüne. Salarım vefasızlığın aç kurtlarını üzerine, kana bulanmış keskin sivri dişleriyle, liğme liğme ederler senden kalan her ne varsa geride. Ne resmin kalır duvarda, ne de adın dilimin tam ucunda. Buruşturulup atılır, sana yazılmış her bir mektup her bir şiir. Sadece izleri kalır tozlu masamın üzerinde, birde kızgınlığım masum kelimelerin sırtında.
Bazen de sevesim gelir seni yeniden, tıpkı eskisi gibi. Koşulsuz karşılıksız, sensizliğimin göğsümün sol yanına çöktüğü zamanlarda, sevesim gelir seni yeniden. Sonra başkalarına meyledişin gelir aklıma, aşkı bir fahişe gibi atışın gelir kucaktan kucağa, kızgınlığım gelir aklıma. Sevemem seni yeniden, yanlış anlama istemediğimden değil hani, hep kızgınlığımdan…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder